Bugünkü Gürcistan topraklarında (Ahıska,Ahırkelek,Borçalı,Göyye) hayata atılmış,aile büyüklerimizin Osmanlı- Rus harbinden önce ve sonra çeşitli tarihlerde,zorunlu ve zaman zamanda isteğe bağlı,bazen de kaçak olarak göç etmek zorunda kalışları.
Kafkasya’dan gelen bu göç kafileleri Anadolu’nun çeşitli illerinde( Bursa,Samsun,Tokat,Sivas, Kayseri,Erzurum,Muş,Ağrı,Hatay,Kars,Iğdır,Ardahan ) tekrar yerleşik yaşama kültürüne merhaba diyorlar.Yeni yaşamın zorluklarıyla yüz yüze geliyorlar.Zorlukların üstesinden gelmek pek de kolay olmuyor.Her şeye rağmen gelen aileler kendi aralarında bir dayanışma sergileyerek bu günlere geliniyor.
İşte bizim hikayemizde böyle başlıyor.Göçün mekanı Muş ili Bulanık ilçesi oluyor.Göçle gelen ailelere devlet tarafından tarım yapmaları için tarım arazileri veriliyor.Tarım ve hayvancılık önce ilkel usullerle yapılıyor.Zamanla makinalı tarıma geçiliyor.Makinalı tarıma geçme ile işsizlik beraberinde geliyor. Ayrıca bazı gençlerin okumasıyla birlikte; işsiz gençler,okuyan gençler kamuda çeşitli görevlere gelerek yurdumuzun çeşitli illerine ikinci bir göç başlıyor.
Bu göçle beraber ilçenin okuyan dinamik beyinleri başka şehirlerde yaşama merhaba diyorlar.Her gittikleri yerlerde onurlu bir yaşam mücadelesi veriyorlar.Bazı büyük şehirlerde dernekler kurarak dayanışma kültürünü ayakta tutup,aynı zamanda o şehrin kültürüne de entegre olmayı ihmal etmeden,çağdaş yaşam biçiminden ödün vermeden yaşamaya devam ediyorlar.
Yerleşik kültürün zorunlu göç eden göçebe çocuklarına selam olsun.Bu gün olduğu gibi yarında yeni kuşaklarına aktaracakları önemli çağdaş değerlerini aktarmakta en ufak bir tereddüt etmeyeceklerine
Olan inancımla yurdumun her köşesinde yeniden var olma mücadelelerini selamlıyorum.Çiçeklerin her bahar tomurcuk verdiği gibi. 17.04.2015
Celal Yıldırım

Bir yanıt yazın